Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
Sabaha kadar hiç uyumadan yatakta yattım. Sarıldığım yastık tek sığınağımdı. Kalkmaya her niyetlendiğimde gözyaşlarımla tekrar yatağa gömülüyordum. Ahmet gibi bir hayvanla olmak istediğim için kendime küfürler ediyor, sonra başka şeyler düşünmeye çalışırken kendimi yine ağlarken buluyordum. Sabaha karşı yavaşça doğruldum. Pembe okuma lambamın ışığına günün ilk ışıkları karışmaya başlamıştı. Ayağa kalktım. Üzerimden dozer geçmiş gibi hissediyordum. Ağrımayan tek bir kemiğim yoktu. Yorganı çekip yatağa baktım. Yatağın farklı yerlerinde kan izleri vardı. Bunların ne kadarı benden, ne kadarı Ahmetten bulaşmıştı bilmiyordum ama birazdan öğrenecektim. Ağır adımlarla banyoya ilerledim. Klozetin oturma kısmını kaldırmadan işeyen Ahmetin sidiklerini silerken “bunu da yaptırdı” bana diye küfürler savuruyordum. Kendimi kontrol ettim. Bir parça kurumuş kan vardı anüsümde. İçim hala yanıyordu ve temizlenirken Ahmetin spermleri çıkıyordu hala bağırsaklarımdan. O zamana kadar aynaya bakmayı akıl edememiştim. Çekinmiştim belki de. Korkarak aynaya döndüm. Gözaltlarım mosmordu. Kollarım, göğüslerim, belim ve bacaklarımda da morluklar vardı. Dün gecenin başındaki seksi halimden eser yoktu. Saçlarım karman çorman, manikürlü tırnaklarımın arası kan içinde, makyajım çeneme kadar akmış… Salona yürüdüm. O hayvana özene bezene kurduğum sofraya baktım. Sonra da her şeyi çöpe attım. Spermlerini doldurup içtiğim kadehte ruj izlerim ve Ahmetin kurumuş dölleri duruyordu. Lavaboya fırlatıp kırdım o günahkar cam parçasını, suç onunmuş gibi. Koltuktaki kurumuş sperm izlerini bir bezle ovaladım, sinirimden neredeyse kumaşı yırtıyordum. O gece giydiğim seksi kıyafetlerimi ve yatak takımlarını çöpe attım. Ahmeti hatırlatacak bir şey kalmamalıydı evimde.
Kısa bir duş alıp giyinmeye başladım. Sancım ve yanmam artmıştı. Fazla hareket yaramamıştı. Yakınlardaki özel hastaneyi arayıp randevu aldım. Sonra da işi arayıp hala kötü olduğumu ve hastaneye gideceğimi söyledim. Müdür “geçmiş olsun” derken pek de inanmış görünmüyordu. Hastanedeki doktor hanım çok anlayışlıydı. Anal seks yaptığımı ve canımın yandığını söyledim. Muayene edip; çok ciddi bir yaralanmam olmadığını ama bağırsak çeperlerimde tahrişe bağlı kanama gerçekleştiğini, dikkatli olmam gerektiğini, anal seksin nazik yapılması gerektiğini söyleyip bazı merhem, ağrı kesici ve antibiyotikler verdi. Sonra başka bir bölümdeki doktor arkadaşını arayıp 5 günlük ağır soğuk algınlığı raporu ayarladı ve işyerime fakslaması için sekretere verdi. Tam teşekkür edip masadan kalkıyordum ki, hastane polisi ile de konuşabileceğini söyledi gözlerimin içine bakarak. O an doktorların gerçekten kutsal bir iş yaptıklarını tekrar anladım. Gözlerim dolmuştu. Bir şey demeden çıktım odadan. Biraz daha kalsam ona sarılıp ağlayabilirdim.
5 Gün evden hiç çıkmadım. Doktorumun verdiği diyet çerçevesinde sadece çorba içiyordum zaten. Bir iki arkadaş gelip gitti. Kimseye bir şey anlatmadım. Çokça uyudum. Kabus görmediğim zamanlar Tülin giriyordu düşlerime. “Neden yaptın bunu bana?” diyordu. Sonra bana sarılıyordu. Şefkate ihtiyacım vardı ama bir erkeğinkine değil. Beni ancak bir kadın anlardı. Benim Tüline ihtiyacım vardı…
Raporum bittiğinde daha iyiydim. İşe başladım ve beklediğim tabloyla karşılaştım. Ahmet olanları herkese anlatmıştı. Alışveriş merkezindeki herkes birbirine beni gösteriyordu. Arkamdan fısıldananlar kulaklarımda çınlıyordu. Asılanların haddi hesabı yoktu. Alışveriş merkezinde çalışan ne kadar erkek varsa bu anal seks kraliçesiyle yatmak istiyordu. Hepsini tersliyordum. Tülin yine yüzüme bakmıyordu. Ahmeti uzaktan gördüğümde ise yolumu değiştiriyordum. Birkaç kez karşılaşmak için çabaladı ama her seferinde atlattım. Onu değil görmek, hatırlamak bile istemiyordum.
Tam 2 ay geçti böyle. Psikolojim hiç iyi değildi. Önceleri akşam iş çıkışı kendimi eve kapatıyordum. Bu hapis hayatı bana iyi gelmemişti. Kendimi başka kollara attım. İstiklalin ara sokaklarındaki tüm barlara, clublara tek başıma gidiyor ama eve biriyle dönüyordum. Üniversiteli rockçılar, göbekli işadamları, ortam tikileri sırasıyla yatağıma girdiler. Hatta bir seferinde gay görünümlü parlak bir oğlanı attım yatağa. Ama hiçbiri derman olmuyordu içimdeki yaraya. Yatakta acıtıyordum erkekleri. Dalga geçiyordum. Beni tatmin edememenin ezikliğiyle kaçıyorlardı evimden. Tek istediğim Tülindi ama o benden çok uzaktı. Gay barlara da takıldım Tülinden başka bir kadın ister mi canım diye. Bir kadının evine de gittim. Çok güzel bir hatundu ama öpüşmeye başladığımızda midem bulandı. Benim tek istediğim Tülindi, başka bir kadın değil.
Bizim mağazadaki kızların birinin doğum günü vardı. escort pendik Kız kıza çıkalım dendi. Pek hevesli değildim ama gitmesem ayıp olacaktı. Sıkıcı ve salaş bir bar, ortama giren bir kız grubuna sarkan bir sürü salak oğlan. Barda oturmuş tek başıma her mekanda çalan aynı şarkılar eşliğinde sarhoş olmaya çalışıyor, yanımda dolanan erkeklere köpek çekiyordum ki onu gördüm. Ortama tüm ışıltısıyla girmişti. Tülin doğum günü kızını öpüp tebrik ederken kıskançlıktan çatlamak üzereydim. Olmeca shotları sıralamaya başladım. Barmen bu benden deyip bir Jack doldurdu. Tülin bir tanrıça gibi görünmeye başlamıştı. Bar sandalyesinden popomu kurtarıp, sallanarak ona doğru yürümeye başladım. O da tam bu sırada tuvalete yöneldi. Arkasından girdim. Aynada kendini süzüyordu. Üzerine oturan ve kalçalarını muhteşem gösteren dar bir kot ve beyaz gömleğiyle muhteşemdi. Beni fark edince çantasından rujunu çıkartıp sürmeye başladı. Orada yokmuşum gibi davranıyordu.
– Tülin…
– Ne var?
– Tülin böyle yapma ne olur, hadi sessiz bir yere gidip konuşalım
– Konuşacak bir şeyim yok
– Hayır var, neden kaçıyorsun benden?
Bunu söylerken elimi beline doğru götürdüm. Öyle bir döndü ki geri sıçradım. Benden daha uzun ve iri bir kızdı. Zaten o olaydan sonra ürkekleşmiştim biraz. Başım da dönüyordu hafiften. Bu arada tuvalete iki tiki kız girdi. Gürültülü şekilde kahkahalar atıyorlardı.
– Bana dokunma sakın
– Tülin ne olur konuşalım
– Ne konuşacaksın? Ne istiyorsun benden?
– Tülin sana ihtiyacım var
– Allah belanı versin Gülçin. Ben lezbiyen değilim tamam mı?
– Ne olur hadi bana gidelim, sarıl bana. Yumuşacık tenine, o kadife bakışlarına çok ihtiyacım var. Sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki…
Lafımı tamamlayamadan Tülin beni tuttuğu gibi hemen arkamızdaki kapısı açık tuvalet kabinine doğru sertçe itti. Üzerime yürüyüp boynumdan tuttu. Sendeleyerek kabine girdim. Arkamdan da Tülin girip kapıyı kapattı. Tikilerin çığlık çığlığa dışarı kaçtığını duydum.
– Konuş bakalım, ne istiyorsun? Benimle yatmak istiyorsun değil mi? Beni yine parmaklamak istiyorsun. Suratına boşalmamı, sıvılarımı tatmak istiyorsun. Beni yine kullanmak istiyorsun değil mi Gülçin. Beni sıkmek istiyorsun sen. Benim ne hissettiğimin hiç önemi yok değil mi?
– Oohhhh Tülin, ne olur hadi bana gidelim.
– Ayyaş bir fahişeden başka bir şey değilsin sen
– Ne dersen de, seni seviyorum. Seni sevmek istiyorum, senin olmak istiyorum
– Öyle mi?
Bunu derken elini sağ göğsüme koydu.
– Demek benim olmak istiyorsun?
– Ohhhh evet Tülin evet
– Göğüslerini emmemi istiyorsun değil mi?
– Tülin becer beni bu gece, ne olur
– Sana oral seks yapmamı, seni getirmemi de istiyorsun
– Tülin öp beni hadi
Yavaşça kulağıma doğru eğildi. Kulak mememi dudaklarının arasına alıp ezmeye başladı. Bu kadarı bile yetmişti. Bacağımı klozetin üzerine kaldırıp eteğimi sıyırdım ve kendimi okşamaya başladım.
– “Seninle tek bir şartla yatarım” diye fısıldadı dili kulak mememdeyken
– Ne istersen aşkım, ne istersen
– İtiraz edersen beni bir daha göremezsin
– “Tülin şu an bile gelmek üzereyim” diye inledim
Birden iki kolumu da tutup yukarı kaldırdı ve beni tuvaletin duvarına yapıştırdı. Eğilip dudaklarıma yapıştı. Deli gibi öpüşürken birden kendini geri çekti. Kalçalarımı ve vajinamı bacağına sürtmeye çalışıyordum. Gözlerimin içine baktı ve soğuk bir tonda konuştu…
– Seninle yatacağım ama…
– Ama ne?
– Ama Ahmette olacak. Üçlü yapacağız
Donup kaldım. Titremeye başladım. Olanları biliyor muydu? Benden intikam mı almak istiyordu? Gözlerim doldu. Onu istiyordum. Her pahasına hem de. Ama bu çok kötüydü, bunu kaldırabilir miydim? Başım daha şiddetli dönmeye başladı.
– Üçlü olmazsak beni unut
– Ama Tülin…
– Tartışma yok. Teklifim bu, bana mesaj atıp kararını bildir
Tam bu sırada tuvaletin kapısı sertçe vuruldu. Kadın body guard “dışarı çıkın” diye bağırıyordu. Tülin kapıyı açtı ve kararlı adımlarla tuvaletten çıkıp gitti. Body guard kolumdan tutup beni dışarı sürükledi. Tülin çoktan çıkıp gitmişti bardan. Vestiyerden montumu alırken birden dönüp bara yöneldim. Body guard arkamdan seyirtirken, bana Jack ısmarlayan barmene adresimi verip kaçta çıkacağını sordum. İşinin bir saat sonra bittiğini söyleyip geleceğini söyledi. Taksiye atlayıp eve gittim. Soyunup duşa girdim. Düşünmemeye çalışıyordum. Bornozumu giymiştim ki kapı çaldı. Başım hala dönüyordu. Adını bile bilmediğim barmeni içeri aldım. Hiçbir şey söylemeden, daha ayakkabılarını bile çıkarttırmadan önünde diz çöküp fermuarını aşağı indirdim. Normal şartlarda hoşlanacağım kadar yakışıklı bir çocuktu. Penisi de hiç fena değildi ama bunlar umurumda değildi. Sadece düşünmemi engellemesi yeterdi bu gece. 10 Dakika sonra, tam o boşalmak üzereyken yerden kalkıp yatak odasına yürüdüm. Bornozumu çıkartmadan sırtüstü yatağa yatıp bacaklarımı açtım. Anlamıştı travma yaşayan metropol kadını olduğumu. Hiç konuşmadan bacak arama yerleşti. Prezervatifini takıp içime girdi ve becerdi beni. Boşalınca bir süre yanıma yattı. Sonra kalkıp bir tane daha prezervatif takıp ikinci postaya geçti. Bu daha uzun sürdü ve ben de geldim. Tam boşalacakken “ağzıma” diye fısıldadım. Prezervatifi çekip çıkarttı ve dudaklarıma yaklaşarak spermlerini sundu bana. Ağzımı açıp hepsini yuttum. Sonra kalkıp banyoya gittim. Klozete eğilip kustum. Tekila, viski ve sperm… Midemde ne varsa İstanbulun kokuşmuş kanalizasyon sistemine yolladım. Keşke beynimdeki düşünceleri de yollayabilseydim aynı yere. Yatak odasına döndüğümde çoktan gitmişti. Problemli kadınla uğraşmak, onu çözmeye çalışmak gereksiz bir uğraş bugünün İstanbulunda. En doğrusunu yapmıştı…
İşyerinde geçen 2 günden sonra kararımı verdim. Bir öğlen Tülini tek başına yakaladım alışveriş merkezinin yemek katında. Yanına oturdum.
– Tamam
– Demek kabul ediyorsun?
– Evet, sen ne dersen kabul ediyorum
– O zaman bu cumartesi
– Bu cumartesi olmaz, reglim
– O zaman öbür hafta sonu
– Tamam
– Ahmeti ben ayarlarım
– Neden bunu istiyorsun?
– Sen neden beni istiyorsun Gülçin?
– Demek istediğim olanları duydun mu?
– Duydum tabi, dedikodu kazanı burası
– O zaman neden beni acıtmaya çalışıyorsun?
– Bunu hak ediyorsun ama seni acıtmaya çalışmıyorum. Tek derdim karar vermek. Lezbiyen miyim yoksa değil miyim? Bunu da ancak ikisini de aynı anda yaşayarak anlayabileceğime karar verdim. Üstelik Ahmetle bir kişi başa çıkmak çok zor. İkimiz hakkından gelebiliriz ancak. Bu arada da birbirimizi keşfederiz.
– Keşke böyle olmasa. Keşke sadece sen ve ben…
– Şansını kaybetmek istemiyorsan sus
Tülin masadan kalkıp uzaklaştı. Sadece arkasından baktım. Önümde düşünecek iki uzun hafta vardı nasıl olsa. Tedirgindim. Ne olacağını bilmiyordum. Çelişkilerle dolu günler geçirdim. Bazen vazgeçiyor, Tüline mesaj yazarken buluyordum kendimi. Sonra onu ne kadar istediğimi anlayıp siliyordum yazdıklarımı. Sadece 2 gün kalmıştı büyük buluşmaya. Ahmeti kapıda gördüğümde ne hissedecektim, neler olacaktı? Tam en buhranlı zamanlarımı yaşarken Ahmetten bir mesaj geldi telefonuma. “Arka deliğini özledim orospucuğum” yazıyordu. Bu kadar. Beni yine arkadan yapacaktı. Bunu söylemişti o gece. Bundan sonra beni sadece gotumden sıkeceğini söylemişti. Bu fırsatı kaçırmayacaktı. Üstelik iki kadın olacaktı emrinde cumartesi gecesi. Öyle bir ikilemdeydim ki…
Cumartesi günümü off olarak ayarlamıştım. Pazar için de izin almıştım. Büyük buluşma bende olacaktı. Tülinin bir ev arkadaşı vardı. Ben ise tek başıma kalıyordum. Ahmette olması ise zaten mümkün değildi. O pislik yuvasına beni hiçbir güç sokamazdı. Hazırlığa sabahtan başladım. Yine güzel bir sofra kuracaktım. Aramızda bir erkek de olsa Tülin gelecekti. Önemli olan buydu. Yine kuaför, yine anal temizlik derken akşam olmak üzereydi. Bu sefer önlemimi daha iyi almıştım. Anal merhemleri daha iyi sürmek için doktor hanımın yazdığı pompayı kullandım kayganlaştırıcıyı sürerken. Lubricant en derinlerime kadar yayıldı. Ahmetin hayvanlığına önlem olarak evin her tarafına kayganlaştırıcılar yerleştirmiştim. Üstelik bu sefer arka deliğim daha alışık olacaktı. Korkularımdan öte Tülini göreceğim ve ona dokunacağım için çıldırmak üzereydim. Hem belki beni seçerdi gecenin sonunda. Onu o kadar çok istiyordum ki…
Bu gece rengim siyahtı. Siyah jartiyer çoraplarım, göğüslerimi pek de kapatmayan siyah büstiyerim ve g-stringim, önü fazlasıyla açık, büstiyerimi gösteren siyah mini gece elbisem ve yine siyah sivri burunlu, çok yüksek topuklu ayakkabılarımla geceye hazırdım. Rahatlamak için akşamüzeri içmeye başlamıştım. Çakır keyif halde masadaki son düzenlemeleri yaparken kapı çaldı. Allahım hangisiydi acaba? Ahmetle tek başıma kalmak istemiyordum. Çekine çekine kapıyı araladım. Çok şükür Tülindi. Yüzüme yerleşen gülümsemeyle açtım kapıyı. Muhteşem görünüyordu. Tülinin yüzü Berrak Tüzünataça benzer. Onu sarışınını düşünün. Boyu çok uzun olmasa da benden epey uzun ve göğüsleri çok daha büyüktür. Kalçaları ve bacaklarının düzgünlüğü ise beni her zaman kendine hayran bırakmıştır. Siyah deri bir pantolon giymişti. O çok sevdiği beyaz gömleklerden biri vardı üzerinde. Gömleğinin fırfırlarının arasından göğüs çatalı görünüyordu. Topuklu ayakkabılarıyla çok seksi görünüyordu. Büyük ve çok şık çantasını portmantonun üzerine bırakıp ayakkabısını çıkartmaya niyetlendi.
– Çıkarma lütfen, harika görünüyorsun
– “Peki” deyip içeri yürüdü.
Arkasından ilerledim. Masaya bakıp; “yine döktürmüşsün” dedi
– Senin için hayatım
– Beni özledin mi?
– Tülin deliriyorum senin için
– “Öyle mi?” deyip dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu
Tam koltuğa yönelmişti ki kapı çaldı. İçimden küfürler ederek kapıya yöneldim. Kimin geldiği belliydi. Ahmet pis sırıtışıyla kapıda dikiliyordu. Bir ürperti hissettim. “İçeri almayacak mısın?” diye sordu. Geri çekilip ona yer açtım. Yürüyüp geçti. Güzel bir şey kokuyordu. En azından temizdi. Salona geçtik. Tülin sofradakilerden atıştırıyordu ayakta. Ahmet ona doğru gidip dudaklarına yumuldu. Kıskançlıktan çatlayacaktım. Sonra bana dönüp kalçalarımı avuçladı.
– Beni özledin mi bebeğim
– Sence?
– Pek değil sanki
– Doğru tahmin
– Ama bu gece yine benimsin
– Öyle görünüyor
– Rahatla bebeğim, güzel bir gece olacak.
Bu arada Tülin koltuğa oturmuş bizi izliyordu. “Şunun karnını doyuralım hadi” deyip ayağa kalktı. Beraber mutfağa gittik. Yemekleri tabağa koyup döndüğümüzde Ahmet çoktan rakısını doldurmuştu. Masaya oturup saçma konulardan konuşmaya başladık. Benim pek iştahım yoktu. Tülin de tabağına fazla dokunmamıştı ama Ahmet yine silip süpürüyordu. Birden bacaklarımda bir ayak hissettim. Tülin ayakkabısını çıkartmış beni okşuyordu ayağıyla. Elimle ayağına dokundum. Büyük olmalarına rağmen incecik ayakları vardı Tülinin. Birbirimize bakıyorduk. Hava çoktan kararmış, salonum yine loş ışığımla aydınlanıyordu. Tülin daha da güzeldi.
Birden kalktı Tülin. Ahmetin önüne geçip çömeldi. Bir şey söylemeden fermuarını indirip hala yemeğini yiyen Ahmetin canavarını dışarı çıkartıp yalamaya başladı. Son lokmalarını yutmakla meşgul olan Ahmet pek ilgilenmedi bu durumla. Sandalyemi biraz yana çekip sahneyi izlemeye başladım. Tülin yarı uyanık aleti ağzına alıp çıkartıyordu. Bu konuda benim kadar iyi değildi ama hoşuna giderek yaptığı belliydi. Ahmet rakısını fondipledi, bir sigara yakıp Tülini sarı saçlarından yakalayıp daha hızlı şekilde ağzına sokup çıkartmaya başladı. Bu arada bana dönüp “sen de gel” dedi. Tülin kafasını kaldırdı, “hayır” dedi. “Onun gotunu sıkeceksin sadece”. Sonra tekrar yalamaya başladı. Ahmet “manyak orospular” deyip kafasını geriye attı. Elbisemi sıyırıp kendimi okşamaya başladım.
Tülin bir süre sonra ayağa kalktı. Ahmeti elinden tutup kaldırdı. Koltuğa götürürken Ahmet çoktan soyunmaya başlamıştı. Tülin de pantolonunu çıkarttı, külotunu sıyırıp gömleği ve ayakkabılarıyla kaldı. Ahmet koltuğa oturmuş penisini sıvazlıyordu. Tülin sırtı ona dönük şekilde penisinin üzerine gelip yavaşça çömeldi. Eliyle tutup bir iki sıvazlamadan sonra başını içine aldı. Zevk aldığı belliydi. Sonra da tamamının üzerine oturup sırtını Ahmete yasladı. Ahmet alttan pompalıyordu. Tülin ayakkabılarını koltuğun üzerine yerleştirip eliyle bana “gel” diye işaret yaptı. Ona doğru yürürken elbisemi sıyırıp attım üzerimden büyülenmiş gibiydim. Ne isterse yapmaya hazırdım. Eliyle ayakkabılarını gösterdi. Koltuğun önüne diz çöküp inleye inleye becerilen Tülinin ayaklarına yaklaştım. Kibarca ayakkabılarını çıkarttım ve ayaklarını ellerime aldım. Sonra da yalamaya başladım. Fetişist falan değildim ama o ne isterse yapmaya hazırdım. Dilim ayak parmaklarının aralarında dolanıyordu. Parmaklarını tek tek emiyordum. Bu arada da Ahmetin Tülini o koca penisiyle becermesini izliyordum. Tülin uzanıp saçlarımı okşadı gülümseyerek. Yavaşça doğruldum. Gömleğinin düğmelerini açıp sütyenini aşağı çektim. Göğüsleri benimdi artık. Uçları yine çatlayacak kadar büyümüştü. Uzun uzun emdim. Tülinin inlemeleri yavaş yavaş çığlıklara dönüşüyordu. Saçlarımdan yakalayıp yüzüne doğru çekti beni. Deli gibi öpüşmeye başladık. Sonra birden “geliyorum” deyip beni itti. Ne istediğini biliyordum. Vajinasına doğru eğildim. Tülinin bacakları ve o canavarı hapseden vajinası titriyordu. Sıvılarını fışkırtmaya başladı o güzel kadın. Ağzımı klitorisine yapıştırdım. Ahmetin penisi hızlı hızlı çeneme sürtünürken Tülinin sıvılarını yakalamaya çalışıyordum. Tülin çıldırmış gibi çığlıklar atıyordu. O sırada Ahmet “geliyorum” diye höykürerek penisini Tülinin içinden çıkarttı. Tülinin vajinasında hapsolan sıvılar akıyordu bir şelale gibi. Yetişemiyordum yutmak için, o kadar çoktu ki. Üstelik Ahmetin canavarı yolumu kesiyordu. Birden o da boşalmaya başladı. Spermler bir gayzer gibi diklemesine fırlıyordu. İlk birkaç salvonun bir kısmı Tülinin göbeğine, bir kısmı benim saçlarıma, bir kısmı da koltuğa fışkırdı. Hemen yakaladım canavarı ve ağzıma aldım. Yine anladım ki o bir damızlıktı. Ağzımı doldurdu bir anda spermleriyle. Tülinin sıvıları ve Ahmetin spermleri karışmıştı ağzımda. Yutmak için çok fazlaydı ve ağzımdaki miktar gittikçe artıyordu. Ağzımın kenarından bıraktım büyük bir kısmını. Büstiyerimden aşağı akarak halıya kadar ulaştı sıvılar. Çok az bir kısmını ise yuttum. Tülinin bacakları yay gibi gerilmişti. Boşalması biten Ahmet belinden tutup koltuğun diğer kenarına fırlattı Tülini. Değerimiz bu kadardı işte. Tülin hala titriyordu. Ahmetin göğüs kafesi de körük gibi inip kalkıyordu. Yavaşça Tüline yaklaştım. Göbeğinde kalan spermleri yalayarak temizlemeye başladım. Sonra yavaşça vajinasına yöneldim. Ağzımdaki spermlerle onu dölleyebilirdim. Bu çok tahrik edici bir fikirdi. Ama Tülin bunun yerine yine ayaklarını sundu bana. Onları yaladım uzun uzun. Ahmetin spermleri bulaştı ayak parmaklarına ama yine tertemiz yaptım onları dilimle. Bu arada becerilmeye ihtiyacım vardı. Feci haldeydim. Külotum sırıl sıklamdı. Ahmet bizi seyrediyordu. Kalkıp kendine rakı doldurdu gözlerini bizden ayırmadan. Ona dönüp; “sık beni” dedim, “neremden istersen oradan, yeter ki sık”…
Ahmet rakısından kocaman bir yudum aldı, bardağı masaya bırakıp yanıma geldi. Tülini koltuktan kaldırıp yan şekilde uzandı. Beni de sırtım ona dönük şekilde yanına çekti. Külotumu ve büstiyerimi alışık olduğum şekilde parçaladı. Canavarın kafasını arka deliğime dayadı. Tam sertleşmemişti ve biraz çaba harcadı. Tülin halıya oturmuş bizi seyrediyordu. Bir iki sıvazlamadan sonra içime girmeye başladı. Gözlerimi kıstım ve inledim; “Tüliiin”. Tülin elini dudaklarıma götürüp “sus” işareti yaptı. “Al hadi onu içine Gülçin, hepsini al” dedi. Ahmetin uzun yolculuğu başlamıştı.
Yavaş sokuyordu ama ben inlemeye çoktan başlamıştım. Hepsini sokmadan gelgite başladı. Zevk alıyordum ve korktuğum gibi olmamıştı. Kayganlaştırıcıyı çok bol sürmüştüm. Elimi vajinama attım ama Tülin engel oldu. “Birazdan” dedi. Sadece anal yolla tatmin olmak zorundaydım. Tülin öyle istiyordu. Ahmet hızlanmaya başlamıştı. Yukarıda olan ayağımdan ayakkabım fırlayıp gitti. Öbürünü de Tülin çıkarttı. Göğüslerime dokunuyordu Tülin yırtık büstiyerimi aralayıp. Sonra ayağa kalktı. Ahmete “koltuğa oturup öyle yap” dedi. Ahmet içimden çıkmadan demin Tülini becerdiği pozisyona geçti. Şimdi daha fazla girip çıkıyordu içime. Kontrolümü kaybetmeye başlamıştım ki Tülinin giyindiğini fark ettim. Deri pantolonunu giymişti. “Nereye?” diye inledim. Cevap vermeden koridora doğru yürüdü. Üzeri çıplaktı ve gidiyor olamazdı. “Tanrım lütfen gitmesin” diye düşündüm. İçim yanmaya başlamıştı. Hem Tülinin gitme fikri hem de Ahmetin hızlanmasından kaynaklanıyordu bu. Tülin karanlık koridorda kayboldu. Elimi vajinama atıp klitorisimi ezmeye başladım. Ahmet göğüs uçlarımı kopartmaya çalışıyordu. Gelmek üzereydim ki birden şok oldum. Tülin koridorun girişinde duruyordu ve deri pantolonunun üzerinde külot gibi giyilen, belden bağlamalı bir yapma penis sallanıyordu. Yaklaştıkça oldukça büyük olduğunu fark ettim. Ahmetin bacaklarının üzerine çömeldi. Bacaklarımı yukarı kaldırıp; “senin için tatlım” deyip yapay penisi vajinama soktu. “Ooooh Tüliiin” diye inledim. İşte şimdi hayatımın orgazmını yaşayabilirdim. Ne olup bittiğini görmeyen Ahmet; “ne oluyor lan?” diye soruyordu. Tülin ona “kapa çeneni ve sık şu orospucuğu” dedi.
Ölüyordum, geliyordum, beynim bacak aramda eriyordu. Tülin aynı bir erkek gibi beceriyordu beni. Ahmet bir kez boşalmıştı ve arkamın tadını çıkartıyordu uzun uzun. Kaç kez geldim, ne haldeydim bilemiyordum. Tülinle göğüslerimiz birbirine sürtünüyordu, öpüşüyorduk. Hayalini kurduğum her şey benimleydi, hepsi içimdeydi. Bağırıyordum avaz avaz. Orgazm üzerine orgazm yaşıyordum. Artık ya ölecektim ya da felç falan geçirecektim ki, Ahmet kükremeye başladı. “İçime boşal” diye haykırdım. İşte yine aynı basınç kaplıyordu bağırsaklarımı. Tülin hala durmamıştı. Sertçe beceriyordu beni. Anüsümde sıkışıp fışkıran spermler Tülinin deri pantolonuna sıçrıyordu. Bir kez daha gelmeye başladım. Ahmet içimde hareketsizken ve Tülin bacaklarındaki son güçle beni pompalarken çığlık çığlığa boşaldım. Tülini kendime çekip dişlerimi omzuna gömdüm. Tülin kısık bir çığlık atıp son bir kez daha soktu bana ve geri geri giderek halıya oturdu. Ahmet penisini çıkarttı arkamdan. İçimde bir boşluk oluştu. Hem arkam hem de önüm boşalmıştı aniden. Bağırsaklarımdan aşağı akan spermler koltuğu batırıyordu ama umurumda değildi. Ahmetin üzerinde yattım bir süre. Hala inliyordum. Ahmet bir süre sonra hareketlenip “kalk lan üzerimden artık” dedi. Yavaşça aşağı kaydım. Tüline uzanıp onu öpmeye başladım. Yavaşça halıya uzandık ve çılgınlar gibi öpüşmeye başladık. Ahmet bu arada Tülinin üzerindeki penisi görmüş olmalıydı ki; “Allah belanızı versin sapıklar” deyip masaya yöneldi. İkimizde kafamızı kaldırıp ona baktık. Aynı anda aynı cümle döküldü dudaklarımızdan; “sıktır git”.
Ahmet masa örtüsüne aletini silip temizledi, giyindi ve kapıyı çekip gitti. Tülinle birbirimize bakıp gülmeye başladık. Sonra uzun uzun öpüştük. Kalkıp duşa girdik. Temizlendik ve şarap kadehlerimizi alıp yatak odasına geçtik. Uzun bir gece oldu. Tülini dilimle ve yapay penisle orgazm seyahatlerine çıkarttım. O da beni tabi. Pembe ışıklı odam ikimizindi sadece. Ertesi günü de evde geçirdik. Kahvaltı hazırlamak için mutfağa gittiğimizde kek yapmaya karar verdik ama una bulanmış ellerimiz yine uslu durmadı. Mutfak tezgahında oral seks yaptım Tüline. Tülin sıvılarıyla yıkadı mutfağımı. Son sevişmemizde beni arkadan istediğini söyledi. Ben de istiyordum onu. Yapay penisiyle bağırsaklarımı keşfetti Tülin. İçimden çıkıp yanıma uzandı. Küçük bir öpücük kondurdu dudaklarıma. “Buraya kadar” dedi, “kararımı verdim”. Gözlerine baktım. Umut beslememem gerektiğini hissettim o buğulu bal-kışlarından
– “Ben lezbiyen değilim” dedi
– Ben de
– Sevgilin olmayacağım
– Peki
– Ama seni hiç unutmayacağım
– Ben de
Tülin yavaşça kalktı. Giyindi. Onu seyrediyordum. İstediğim olmuştu. İkimiz de mutluyduk. Onu uğurlamak istemiyordum. Veda olmamalıydı bu. Dudaklarımız son kez buluştu. Odadan çıktı. Kapının sesini duydum. Gitmişti ve bitmişti…
Sonra mı ne oldu? Bir ay sonra işten ayrıldım. Bu şehirden sıkılmıştım. “Ne yapmalıyım?” diye düşünürken annem aradı bir sabahın köründe. Durumu anlattım. Zaten öteden beri neden Türkiyede yaşamak istediğime akıl erdiremezdi. New Yorktaki dayımdan bahsetti. Bir balık restoranı işletiyormuş şimdilerde. Onunla konuşabileceğini söyledi. Aklıma yatmıştı. Evdeki eşyaları satıp savıp borçlarımı kapattım ve uçak biletimi aldım. Yeni dünya belki iyi gelirdi bana. Öyle de oldu.
Tülinle bir daha haberleşmedik ama ortak arkadaşlarımızdan evlendiğini duydum. Kısa bir süre sonra da çocuğu olduğunu. Mutluymuş. Herkes mutlu zaten günümüzde. Herkes mutlu rolünü iyi çalışıyor ve oynuyor. Umarım Tülin gerçekten mutludur.
Ahmete gelince. Daha ben Türkiyeden ayrılmadan belasını buldu. Alışveriş merkezinin ortaklarından birinin genç Rus eşini ayartmış. Adam zaten kıskançmış. Haberi olması gecikmemiş ve Ahmetin her tarafını kırdırmış. Ortadan yok olduğunu, memleketine döndüğünü yoksa adamın onu yaşatmayacağını falan anlattılar alışveriş merkezindeki arkadaşlar. Ne kadarı doğru bilmem. Kötü olmasına sevindim mi? Hayır. Hiç umurumda değildi. Kötüler hatırlanmaya değmez zaten.
Bana gelince, New Yorkta bir yıldan biraz fazla kaldım. Restoran işi keyifli ama yorucuydu. Dayımla iyi anlaştık. İşe yakın bir yerde küçük bir oda tuttum. Ufak tefek çapkınlıklarım sürdü. Sonra bir gün restoranın devamlı müşterilerinden biriyle çıktım. Hollandalı bir akademisyendi. Bir süre sonra beni sevdiğini söyledi. Benimle evlenmek istiyordu. İki ay sonra Hollandanın kuzeyinde küçük bir şehre yerleşip evlendik. O hocalığa devam ediyor. Ben de Fries dilini öğrenmeye çalışıyorum hala. Belki küçük bir balık restoranı açacağım ileride.
Sizinle hayatımın en travmatik dönemini paylaştım. Seksle ilgili kısımların hoşunuza gittiğini biliyorum. Bazılarınızsa beni çözümlemeye çalışıyor. Her ne olursa olsun bir kadının şiddetten hoşlanmayacağını, kimsenin rızası dışında sekse zorlanmaması gerektiğini unutmayın lütfen. Sanırım bundan daha önemlisi yok benim hakkımda.